Sinerji Blog

Gelişen Çevrede Kalıcı Çözümler

Anasayfa / Blog / TÜRKİYE'NİN "ÇEVRECİ" DÖNÜŞÜMÜ

Sinerji Çevre Logo
Sinerji Blog Logo

Sinerji Blog

Gelişen Çevrede Kalıcı Çözümler

Anasayfa / Blog / TÜRKİYE'NİN "ÇEVRECİ" DÖNÜŞÜMÜ

TÜRKİYE'NİN "ÇEVRECİ" DÖNÜŞÜMÜ
28-08-2023 / Yazar: Bahadır Ö.
Blog Fotoğrafı

Geçtiğimiz gün şirket içi yaptığımız bir toplantıda; ülkemiz mevzuatında yaşanan gelişmeler, hareketlenen sürdürülebilirlik politikaları, yeşil mutabakat gelişmeleri üzerine yaptığımız çalışmaların inceleme ve değerlendirmesi gerçekleştiriyorduk. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) tüzüğünün dilimize çevrildiği ve bu çevirinin duyurusunun Dış İşleri Bakanlığımızca yapıldığı bilgisinin ekip arkadaşlarımızdan biri tarafından paylaşılması sonrasında bu yazı fikri doğdu diyebilirim.

İçerisinde bulunduğumuz süreç, ülkemiz mevzuatının kazanımları, son 10 yılda giderek ivmelenen atılımları göz önünde bulundurduğumuzda; belki bir kısmı gönüllü, bir kısmı da ekonomik ve politik gerekliliklere uyum sağlamak amacıyla olmakla birlikte gerçekten ülkemizde adı koyulmamış bir yeşil dönüşüm olduğu söylenebilir.

Bu tabir, yani “adı konulmamış yeşil dönüşüm” öyle orijinal bir tabir değil. İlk olarak 2022 yılında; Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar tarafından ortaya konulmuştu. Bakan yardımcımız o dönemde, “üç büyük kıtanın birleşim noktasında; önemli bir enerji, ticaret ve lojistik koridorunun merkezinde yer alan ülkemizin iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgede olması nedeniyle hızlı bir dönüşüm sürecinde olduğunu” dile getirmişti.

Öte yandan bu kıymetli dönüşüm süreci başta iklim değişikliği olmak üzere pek çok alanda kendisini göstermekte. Her gün yenilenerek genişleyen çevre mevzuatında yapılan uygulamaları şöyle bir gözden geçirdiğimizde bu adımları anlamamız oldukça mümkün.

2017 yılı itibariyle mevzuatımızda yerini alan ve içinde bulunduğumuz yıl olan 2023’ün bitimi sonrasında Türk Sanayisini, AB REACH Tüzüğüne entegre edecek “Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanması Hakkında Yönetmelik (KKDİK)” ithalat ve imalatçıları çevre konularında kontrol altında tutmakta. KKDİK’in kardeşi olarak ifade edebileceğimiz çiçeği burnunda yönetmeliğimiz “Bazı Zararlı Kimyasalların İhracatı ve İthalatı Hakkında Yönetmelik” ise uluslararası ticaret de “Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam” Sözleşmesi hükümleriyle ihracat tarafımızı regüle etmekte.

2019 yılında yayımlanan Sıfır Atık Yönetmeliği, ön görülen uygulama takvimini doldurdu ve bugün baktığımız, gittiğimiz her yer de sade vatandaş olarak bu yönetmeliğin uygulamalarına dair emareleri görmekteyiz. Pek çok saygın kurum ve kuruluşumuza sıfır atık sistemi kurulması, belgelendirilmesi alanında hizmet veren danışmanlar olarak bizler, sanayimizin üretim bandına kadar uzanan bu hamlenin etkilerini oldukça yakından takip etmekteyiz.

AB müktesebatı ile uyumluluk için atılan önemli adımlardan olan, bugün üzerine konuşulan emisyon ticaret sisteminin tam kalbinde yer alan “Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik” büyük üreticilerimizin ve bizlerin sene boyunca uygulayıcısı olduğu bir mevzuat olarak durmakta. Ayrı uzmanlık alanları doğuran bu yönetmelik; doğrulayıcı kuruluşlar ile hazırlanan raporları her yıl Nisan ayı sonuna kadar Bakanlığımıza sunmamızı ön görüyor ve “beşikten kapıya” emisyonlarımızın “doğrulanmış olarak” takibini sağlıyor. Yine bu emisyonların değişimlerini sorguluyor, büyük üreticimizi yarının değişen normlarına ısındırıyor.

Tüm bunlara ek olarak, Paris Anlaşması’nın 2021 yılı itibariyle meclisimizden geçmesi ve aynı yıl “Ulusal Yeşil Mutabakat Eylem Planı”mızın ortaya konması bu sürecin en önemli ibareleri olarak durmaktalar. Ulusal Yeşil Mutabakat Eylem Planımız, 9 temel başlıkta 32 hedef ve 80 eylem içeren ve iklim değişikliği ile mücadele, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, sınırda karbon düzenlemesi, sıfır kirlilik, sürdürülebilir tarım/ulaşım ve temiz enerji gibi alanları içermektedir. En üst politika belgesi olan 5 yıllık kalkınma planlarında “sürdürülebilir çevre” vurgusu yapılarak yeşil büyüme kavramına yer verilmiş; “enerji, sanayi, tarım, ulaştırma, inşaat, hizmetler ve şehirleşme” gibi tematik alanlarda çevre dostu faaliyetlerin destekleneceği ifade edilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı isminin sonuna “İklim Değişikliği” ifadesini de eklemiş ve yeni birimleri ile “İklim Kanunu” taslaklarını çıkartmıştır.

Belki de ismi en çok bilinen çevre mevzuatı olan “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği”, proje tanıtım dosyası ve ÇED Dosyası formatına “Çevresel ve Sosyal Eylem Planı” başlığı altında; “Sera Gazı Azaltım Planı” başlığını ekleyerek proje aşamasından başlanarak sürdürülebilir kalkınmayı gözetmemizi sağlayacak yasal alt yapıyı sağlamıştır.

“Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Yönetmeliği (EKÖK)” ve yönetmeliğin getireceği Mevcut En İyi Teknikler (MET), ilerleyen aşamalarında her sektörün, kendine özgü çevreci kriterleri ile değerlendirilmesini ve üstelik bu kriterlerin uygulanabilir ekonomik paritelerde olmasını hedeflemekte. Henüz çalışmaları süren bu yönetmelik sürecinde; pek çok defa pilot uygulamalar için seçilen tesislerimiz ile mevzuatın oluşumuna katkı verebilme şansına sahip olmuş danışmanlar olarak, yapılan çalışmalar bizleri oldukça heyecanlandırmakta. Yönetmeliğin bir diğer getirisi olarak; yatırımın planlama aşamasından, faaliyetin gerçekleştiği tüm süreç boyunca, Bakanlık ile Sanayicinin koordineli ilerleyişinin ülkemiz çevre koşullarını oldukça ileriye taşıyacağı ön görmekteyiz. Burada, iki yapı arasındaki sinerjiyi sağlayabilmek ise yine biz danışmanların görevi olacak.

Çevrenin korunması ve etkin yönetimine yönelik olarak geliştirilen Çevre Kanunumuz kırkıncı yaşını doldurdu. Ancak son 5 yılda 3 kez revize olarak, yukarıda saydığımız ve/veya sayamadığımız pek çok uygulamaya hala zemin oluşturmaya devam etmekte. Çağın gereklerini yakalarken bir yandan da yarınlara yaşanılabilir bir dünya yaratma gayesinde olan bu dönüşümün bir parçası olmak ise bizler için onur verici.

Sizlerde bu gelişmeler hakkında ayrıntılı bilgiler sahibi olmak, mevzuat ve gönüllük temelli sürdürülebilirlik basamaklarına uyum sağlayabilmek, ülkemizde olan ve örnekleri saymakla bitmeyen “adı konulmamış yeşil dönüşümü” ıskalamamak için bizlere ulaşabilirsiniz.